Kayıtlar

2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

13.09.2022

 İlgili tarih ile gün eşleşmektedir. Güncel ve tutarlıdır. Tam olarak yazdığım gibi yazacağım. Bugünün tarihi notun tarihi ile aynı. Maddeler halinde sıralama daha yararlı lets go guys. 1. Yanından geçtiğim restoranda adamlar aniden domino taşı gibi sıra ile çarpışması ile iletilen etkinin görünmez kuvvet aktarı ile dönüp bana baktılar.  - Bööö canavar geliyor.  İstifimi bozmadan yoluma devam ettim.  2. Otobüs peronlarından mini scoter ile çıkan mini beyefendi etrafındaki herkese korna çalıyordu. esasen önünde kimse yoktu etraftaki insanlara bana bakın diye korna çalıyordu. Küçük köpek kompleksinin havlama ve sürekli olay çıkartma sebebine beni inandırdı. otobüs olarak m çıkıyorsunuz dedim.  3. Yaya geçidinden geçerken üzerime son hızla gelen minibüse Hööö hadi bakalım kim kimi öldürecek dedim.  Bazı günlerim vivid. Bazı günlerim pale. şu an buna eşik edecek şarkıyı da veriyorum.  https://music.youtube.com/tasteprofile  orada yok ise burada vardır.  https://www.youtube.com/watch?v=CJxp

MAL Kılavuzu

Baş başa olduğunuz bir anda üç harfli marketin haftalık güncel mallarını inceler.  Bin kere hapşır bir kere "çok yaşa" demez. Hapşırsın " çok yaşa" de asla karşılık vermez.   Malların standartları açıkça belirtilmelidir. Mallar her zaman bir kılavuza ihtiyaç duyar.  Bilinçlerini, bazı düşünce sistematiklerine ve aynı sistematiği paylaşanlara kiralarlar.  Böylelikle uzaktan kumandalı ortak akıl herkese yetecek kadarını paylaştırır.  Bir malın hayattan beklentisi sahiplerini memnun etmektir. Dişi bir mal ürediği ve  hatta küçük mallara sahip oldukça kıymetlidir. Kocaman bir bilinçle reddettiği sistem istekleri bilinçaltından sıcakta kalmış bluecheese gibi aramızdadır. kotu kokulu rahatsız edici ve insanlığa faydası negatif  Dişilerin erkekleri seçtikleri her sistemde dişiler maximum fayda peşinde koşar. Tek maldan yeni mallar oluşmuyorsa kolektif bir çalışma ile mallar elde edilebilir. Tek mal da hüzünlü boynuzları ile yeni mallar peşinde çitli çayırlara toynak sürter

Üst Başlık: Yeni Seri Göt İfşası

 Kitaplara neden giriş yazdıklarını anladım. Onu yazmayayım bu alınır şunu yazmayım başım belaya girer, şuna bu kızar diğerine öteki bilmem ne. Aman be. Valla kesit ala ala geçeceğim herkesin içinden. Sabah bir yazı okudum, tepkisizlikten bahsediyor ama neden tepki vermedin diye birilerini linç ediyor. Bizi siz delirttiniz. Ona tepki ver buna tepki verdin buna neden vermedin? bu bundan küçük mü şu şundan acıklı mı diğeri ötekinin götüne koyarken neden sustun. öteki öteki diye diye hepimiz ötekinin türevlerine dönüştük. Şimdi görürsünüz ötekinin dışındaki herkesi yazacağım. Herkesin götünü açacağım. Beni siz delirttiniz. Toplumcu mu gerçekçi gerçek mi toplumsuz göreceksiniz. İlk kesiti almak için neşteri vurdum.  Tek kaygım hukuki olarak zor duruma düşmemek. Zengin hayatı yaşıyorum bir avukatım ve tüm hukuki konularımla ilgilenen bir avukatım var ama. Yüreğimi hafifleteceğim diye daha büyük konularla uğraşamam. çok çeşit zeka geriliği var çünkü. yazacağım hikayelerin paydaşları gerçek h

Eski Defterler NewAgeMasallar

Tarih : 21.10.2018  Saat: 13.12 Yer: İstanbul Kınalı Ada  Çantamı doldurdum. Bir an için biraz endişeye kapıldım ama hızlı geçti yapamayacağım şey değildi. Geldiğim yerden mancınıkla başka bir yere gidecektim. Bunun şehir içi bile olsa seyahat korkum olduğunu anksiyetik duygular eşliğinde hareketimi kısıtladığını söylesem kimse inanmaz. 2018 böyle bir yıldı. Daha önce Endişeler Cumhuriyetini yazmıştım zaten. Abartmıyorum kentli kaygılar değil bunlar. Üzerine ekliyor, üssünü alıyor, genişletiyor, çerçeveliyor değilim. Her neyse yırtıcıları olan bir şey şehir. Hele de İstanbul. Yeter kentli mücadelesi ajitasyonu. Diğer aşamalara geçiyorum.   30 günün masalları devam etmeli... Neden tepelerle yarışıyor insan  30 gün kalan 29. " Eski dünyanın bir doğu ilinde adı Theone olsun. Suları sodalı az acılı çok yeşilli biraz mavili bir göl varmış. Göl tanrı vergisi (alınan değil verilen) morfolojisi ve jeolojisi olan bir yer değilmiş. Bir canavarın gözyaşları ile oluşmuş garip bir

TELAŞSIZ BEBEK

İstanbul'da  bir otobüse bindim. Şehir içi bir yolculuk. İstanbul'da yaşayanlar bilirler ama yine de kaç tane İstanbul  yaşantısı olduğunu ben bilmediğim için yine de ufak bir açıklama yapalım. Otobüs metro tipolojileri var.  Bir hattın devamlıları var mesela. İlk defa o hatla yolculuk edenler ve hatta ilk kez otobüse binenler. Henüz 2021 enflasyon ve dolar tırmanmadan hemen önce tüm üniversite öğrencileri ve istanbul mukimleri Bodrumdan Ayvalıktan Sivas'tan Erzurumdan yayladan platodan dönmüş talihsiz ama mukavim, genlerinde kurnazlık olduğu Anadoluda yaşayan diğer akrabalarının da kesin gözüyle bakılan tüm eşraf, ergen bu zavallı şehrin orta alt tabakasını azıcık daha sıkışın halamgillerin oğlu da geldi ama yakında çok yıldızlı plakasıyla tekrar gavur ellere dönecek gavurdan hakkımız olan Euroyu gelecek yaz yine müslüman topraklarına getirecek haklı gururuyla bir dirsek daha bir göt darbesi daha atarak mayalı hamurun fırın içinde fazla fazla büyümesiyle  birbirine geçmiş

Teğel Serisi-266-1

 Bugün ağlamaya ve kinimi kusmaya geldim. Yadırgayın eleştirin okumayın. Beni iki yıldır tutan beni kendi felaketimi sürükleyen korku. 2021in 24 şubatı diye hatırlıyorum. Mental olarak zehirlendim bir gecede onulmaz ruhsal acılar kazanında kaynadım. Geçmiş yaralarım açıldı yeni yaralarım açıldı. Kendi kendimi kendim elimden kazanımdan odunlarını geçmişten ve günümüzden bulan sentetik cehennemden kendimi almam gerekiyordu. Fiziksel acının sonsuzluğu diye bir şey yok. beyin kendi kendini kapatıyor bu, mücadele edemeyeceğim düzey acı deyip bir kısım perdeleri kapatıyor. blackout. Kendinden geçtin karardı ortalık hoop ben de kaçtım buralardan. Bedensel acılar pratik. Ruhsal acılarımız pratik olmadığı gibi kronik. Bu sefer akut bir şey oldu. Bir kriz geçirdim. Gece başladı. Sabah uyandım diyemeyeceğim duş aldım film sahneleri gibi hatırlıyorum şu an duşta sürekli tekrar eden düşünceler ile ağlayıp duruyordum. Ağlamamı durduracak hiçbir şey yoktu elimde aklımda. Aklım zehirlenmişti. Fiziksel

Teğel Serisi- 266-2-Dijital isyan deklarasyonu

 şu küçücük koltuğumdan dünyaya hükmediyorum ya ben de şaşıyorum  Erkimin yanında koltuğun küçük kalması oldukça doğal (oldukça kelimesinden nefret eden düz ve basit ve yarattığı etkinin altında olduğunu düşündüğü için kelimeye düşmandı.) Haklıydı aslında düşmanı. Oldukça= yeterince. Halbuki daha fazlasıymış gibi duruyor. olduğu kadar aldığı kadar un gibi. Mükemmel de öyle tam yani tamam olmuş demek üstüne kuş kondurulmuş falan değil. Kuşsuz bir şey mükemmel. Hatta günümüzde mükemmeli tanımlarken mutlaka üzerine bazı eksikler ve asıl tanımlanan şeye ters düşecek şeyler eklemek lazım.  Koltuğuma geri dönüp dünyaya biraz daha hükmedeyim. Aciz koltuğum. taşıdığını bilecek kadar bilincin olsa titrer parçalarına bölünür aczini milyon parça halinde çoğaltılmış el afişi gibi tevazu ile erirdin. Ey koltuk taşıdığın neydi daha önce nerelere geldin ve kim ya da neyin taşıyıcısı olacaksın? Bilincin yok senin. Akışın yok. Bilincin bir akış bir değişim olduğunu bilmiyorsun. Akışta değişim var. 

Teğel Serisi-266-3-Orlia nedir Neye denir Kimlere Orlia'da Yer Var?

 Orlia bir isim, bir gezegen ismi. Ergenlik  zamanı rüyamda kaçtığım bir gezegen ısrarla ismini tekrar ediyordu. Gezegen kendi ismini tekrar ediyordu. uyandığımda hala devam ediyordu, rüya deyince hatırladığım rüya kendi adını tekrar eden gezegen. Gezegen bir mekan anlatsa bile zaman mekan yoktu rüyamda. Bunları anlatınca bilinçarası bir zamanda kafamdan akan bazılarını yazayım. Bazıları çünkü düşünce değil rüya değil. Hatta belki de "bağzıları" Tanımlamakta zorlandığımız bir zamanda Kahrolsun bağzıları demiştik ve herkes kimi neyi kastettiğimizi anlamıştı. Bilinçarası yeni fark ettiğim bir bilinç durumu otomatik düşünce ama bilinçaltı ile beraber takılıyor. Daha önce de fark ettim ama bugün isim koymak istedim. Sanki isimleri koyan bir tanrıça gibi hissetmek istedim belki de bugün. Hadi yeniden akanlara geçelim. Bir distopya kurguluyorum. Zaman aralığı düşünüyorum 1984 gibi 2000 kaç olmalı diye düşünürken bilinçaltı ile bilinçarası olan yerden şöyle bir şey aktı. (2000- Seçe

Haliç Köprüsü

 Parkta, bahçede, otobüste, minibüste iki kişinin sohbetini dinlemeyi severim. İki kişilik sohbetler samimidir. Gizli bir şeyler söylenir bazen kendine yakın birini canlandırır herkes iki kişilik sohbetlerde. Mütecessis bir edayla değil ama çok severim bu konuşmaları dinlemeyi. Etraftaki diğer herkes hiç kimsedir. Bir daha karşılaşmayacağımız için herkes diğerini yok sayar. Çok da uzatmadan mevzuya girmekte fayda var ben hep sağa sola çok dağılıyorum.  Metrobüste arka koltukta saçının, yüzünün yansımasını, gündüz olduğundan sadece siluet halinde gördüğüm iki kadının konuşmasını dinliyorum. Konuşmanın en acılı tarafına denk gelmişiz Haliç köprüsünde. -Köprüleri ve barajları çok severdi. Hatta garip gelecek belki ama ben çok iyi anlıyorum neyi sevdiğini depremleri ve selleri de severdi. Ben de severim. şimdi bunu anlatmayayım ama sonra sağa sola çok dağılıyorum. - Anlat ya çok yolumuz var daha. Metrobüsteyiz oturuyoruz. Bir hayali yaşıyoruz.  - Köprüler ve barajlar; depremler ve seller i

Yeni KatılMAyan Arkadaşımız Sinus Eğrisi. Hoş geldin.

 Hayalini kurmaktan, içimde kendi kendime yazıp silmekten yaklaşık iki yıl sonra vazgeçtim. kendim için oluşturulduğum acil durum supaplarını başkaları için terk etmiştim. Beni İstanbul'dan Ankara mesafesine götürecek kadar buhar gücüne sahip içimdeki öfke ve diğer bütün boktan duyguların karışımı şimdi ne oldu damarlarımda resirküle ettiğim, yapı taşıma kattığım öfke ve boktan duygular  geliyor ayın özel olmayan herhangi bir günü ve hatta günleri, damarımdan basınçla fışkırıp evimin yaklaşık 140m³lük hacmini tamamen doldurup kumaş ve bilumum likit emebilen malzeme dolgunluğa ulaştıktan sonra pencerelerden kapılardan ve hatta yalıtımı iyi yapılmamış hatta ve hatta giderden sinsice değil yüksek debi ile öfke seli olup halka karışıyor.  Koyu bordo mora dönük kıvamı, basıncına göre oldukça yüksek. koyu kıvamlı, basınç yüksek olunca kıvam düşer.  Bu ne yoğunluk. İşte o zaman likit haldeyim akışkan akışkan ve her girdiğim kabın şeklini alarak değil kabı stres noktalarından patlatarak he