Kayıtlar

hızlı priz alan bişi

Resim
Sürprizler gasptır.  Sürpriz de böyle yazılır: S ü r p r i z  Süpriz değil yani. Yazmayı bilmiyor bir de yapacağını sanıyor.  Bağlantı burada Fransızca  surprise  "1. olağanüstü vergi [esk.], 2. epilepsi [esk.], 3. beklenmedik rastlantı, uğrantı" sözcüğünden alıntıdır. Fransızca sözcük  Fransızca  surprendre  "üstüne gelme, uğrama" sözcüğünden türetilmiştir. Bu sözcük  Fransızca  prendre, pris-  "tutma" sözcüğünden  super+  önekiyle türetilmiştir. Daha fazla bilgi için  priz  maddesine bakınız. Kafanıza girer mi bilmem ama sur, üst; sub, alt demek. Bir yaştan sonra dil öğrenmek öyle zor ki. Betonlarımız da priz alır yani tutar. Türkçe dönemin popüler dili Lingua Francası Fransızcadır. Aptallar ve yabancılar için şu an İngilizce neyse dünya için o zamanlar da Fransızca aynısıdır.  Sürpriz neden gasptır kısmına geri dönmem lazım sanırım etimolojik yığıntıdan sonra.  -Aman canım bunların ne önemi var. Kelime yani. -Beynin iç organlarınla kelimesiz konuşuyor a

Belle Kadıköy

09.11.2017 Kadıköy- Karaköy Vapuru    İnsanlardan korkuyorum bir vapur dolusu insan indiklerinde beni göremeyecekleri sanrısı ve ayağım takılıp burkulup kayıp düşmekten korkuyorum. diğer taraftan kendime engel olamadan denize atlamaktan da korkuyorum. deniz benden çok büyük benden çok güçlü denize yakın olduğum her an kendi kendime denize atlama diyorum. denize düştüğüm anı canlandırıp kafamda bunu  heyecanına kapılıyorum. bu anlar bana adrenalin bağımlığını hatırlatıyor. Bir gün kendine engel olamadan denize atlayacağım kadar uzaklaşacak mıyım kontrolden.   Güneş kızıl sarı bir top gibi belki 3 boyutlu bile değil bir tepsi. değiştirilemez olduğunu bilmesem birilerinin yerine ucuz bir kopyasını koyduğunu düşüneceğim. Yasaklar engel değil düşünmeye. şimdi bulutların arasında iyiden iyiye kayboldu, hepten ucuzladı ışığı büsbütün azaldı. Dandini bir kasım güneşi artık. İki demir şerit üzerinde Kadıköy İskelesi yazıyor. Toplamda dört şerit kadıköy için iki iskelesi için iki. üç yı

Yoldan Çevirdiklerim

otobüs numarası neredeyse altı yüzlere varmış Söz gelimi (söz gelini) aklımdan çıkmayanın adı Burak olsun Bir sonraki Burak (bir sonraki durak Cengiz Topel) Yanımdaki telefonuna havuz gibi atladı şimdi bir deniz, sonunda en derin okyanus bazen sığlaşıyor bazen derin Midemdeki çikolata ve kahve dışarı akmak istiyor Cüzdanımda sadece kağıt beş lira Anlamsızca aydınlatılmış alçak binalar Birbirinin arkasında yemek bekleyen Araplar Türkler heykel at nerede ön koltuktaki çocuk bir twitin ekran görüntüsünü aldı birine yollayacak ama emoji bulamıyor sağa sola sağa sola benim kadar emoji arayan var mı esmer ensesi hiç tıraş edilmemiş küpeli çocuk gönlünün emojisi yok açıklama yazdı Karyaya yolladı Şimdi google çeviriden " yoldayım" I am on the way tam tersini yazıp Türkçe kontrol etti Çarpanların yeri değişse de çarpım değişmez Çeviri esmer enseden "okay" aldı Yanımdaki telefona scuba divingle iyice daldı Altı yüzlü otobüs İngilizce sağlamcısını ve

Endişeler Cumhuriyeti

yazıp yazmamak konusunda çok düşündüm hatta defalarca yazdım sildim kafamın içinde belki ilk kez taslak olmadan doğrudan yazıp bitireceğim düz yazı olacak. Maddeler halinde yazarsam düz yazı olur mu? 2012 yılında merdivenlerden korkma ile başladı. önceleri de rüyamda sürekli merdiven görürdüm ama artık rüya dışında da herhangi bir merdivenin başına geçtiğim zaman aşağıya yuvarlanmaktan korkar olmuştum. o zamanlar zorlu şantiyesinde çalışıyor olduğumdan ve oldukça fazla merdiven basamağı inmek durumunda olduğumdan korkumun normal olduğuna kanaat getirmiştim. bu sadece başlangıçmış. sanırım yine 2012 lerde fark ettiğim ama daha öncesinde başlamış olan anahtar kaybetme anahtar unutma korkusu başladı artarak devam etti. sabah evden çıkarken anahtarı yanıma aldığımdan emin olsam bile tekrar kontrol ederdim. eve gitmeme az zaman kaldıysa mutlaka çantama bakardım. hala da bakıyorum. sokakta kalmayacağımın güvencesi anahtarlar.  2015 yılında başlayan giysim üzerinde fark etmediğim bir aç

rüya silsilesi ve sabah 5ler.

madem ki akıl defteri o zaman rüya silsilesi ile numaralı halde: önce saadet isimli bir kadınla küçük ve arabanın içine bindiğim zaman sağı solu görünmez hale gelen sadece şoför mahallinin küçük cam açıklığı olan sürekli molalı bir yolculuk içindeyim. mardinde mezbaha yeni mardin ile eski mardin arasındaki yokuştaydı hala da öyledir sanırım. aynı zamanda burada kaynak suyu var. oraya gidiyoruz eyüpsultan cami oradaymış içeri giriyorum restorasyon yapılıyor o kadar kötü ki restorasyon duvar tavan siyah etamin kumaş ile kaplanmış ve kırmızılı yeşilli çiçeklerle bu çiçeklerin birleştiği yerlerde de 90larda herkesin evinde olan bazıları ezan okuyan duvar saatlerinden var. hem duvar hem tavanda saatler canımı sıkıyor. bunlara ne gerek vardı diyorum. ordan oraya gezerken bir kitap buluyorum sanki eski yunan filozoflarını anlatan 1000 sayfanın üzerinde kalın bir kitap onu alıyorum yanıma bunu buradan çıkartayım zaten kimsenin okuyacağı kıymetini bileceği yok diyorum onlar sadece namaz öğr

Göreceli

Selamlar, Cevabını çok iyi bildiğim ama içinden çıkamadığım, harekete geçemediğim sorularım var: Geldiğimiz noktadan çok uzakta olamazsın, beraber gelmedik mi buraya kadar?  Kim ayırabilir ki kendinden kendini?  Kaç yıl uzakta olabilir ki? Yıldızların uzaklığının ışık hızı ile hesaplanması gibi mi uzaklığımız? Zaman geçti ve hızla uzaklaştı mı kendimiz kendimize Çamurla oynamak için ellerimiz çok mu uzakta?  Bayır aşağı, yılda bir kez olsun karda leğenle kaymak? Yapacağımız kardan adamdan olgunluk mu bekleniyor? Dinamosu tükenmez gibi hiç oturmamak, koşmak, ağaçlara tırmanmak? Otobüste minibüste oturmak için birbirine omuz atanlar “dur, sus, otur” dan  anlamayanlarımız mı?  Koşarak kaçıştık; şehir mi büyüdü? Senelik üyelik yaparak mı koşacağız, ağaçlar çok mu uzağımızda kaldı?   Sirkeyle karbonatın fokurdaması oyun olmaktan ne zaman çıktı? Sinekle böcekle arkadaşlığımız düşmanlığa mı dönüştü. Ekmek alıp para üstünü sakızla almak kandırılmak mıymış? Zamanın okyanus oldu

Yorgan Domuzu

Çektim omzuma yorganı Yünün, ölü koyun kokusu Her şey tamam; ekmek, su, yorgan Sen ayakkabılarını giyip gitmiştin Burada kalmak için bir "sen" eksikti Koyun ölü, ekmek ölü, su ölü Sen ölü, ben ölü Her şey ölmüştü sen gitmiştin